‘Çekilen 150 MR veya tomografiden 120’si gereksiz’
Radyoloji uzmanlarına göre tıbbi görüntüleme cihazları klinik muayenenin yerini aldı.
Bunun birinci nedeni 2003 yılında değişen sağlık sistemi ve taşeronlara verilen ihaleler, ikinci nedeni ise performans sistemi ile doktorların hızlandırılması ve zorlanması. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Tuncay Hazırolan’a göre tedavi yapmayı bilen ama tanı koymayı bilmeyen doktorlar çoğalıyor.
Sağlık sisteminde önemli bir sorun haline gelen teleradyoloji uygulamasını değerlediren uzmanlar, Türkiye’de MR (manyetik rezonans), BT (bilgisayarlı tomografi), ultrason gibi görüntüleme cihazlarının gereğinden fazla kullanıldığını söyleyerek bunun tehlikelerine dikkat çekiyor. İzmir Tabip Odası Başkanı, radyoloji uzmanı Prof. Funda Obuz, “Hastaya gereksiz yere x ışını verilmiş oluyor” derken bir başka riski de ekliyor: “Bir radyolog günde 20, en fazla 30 rapor yazabilir. Kamuda bu sayı 100-200’ün altına düşmüyor. Bu kadar hızlı rapor yazılması hatalı sonuçlara yol açabilir. Yani hastaya yanlış tanı konabilir.”
‘TAŞERON FİRMALAR KAR ELDE ETSİN DİYE DAHA FAZLA ÇEKİM YAPILIYOR’
Deutsche Welle Türkçe’den Emine Algan‘ın haberine göre, Türkiye’de 2003 yılında başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla birlikte hastanelerin yapısı değişti. Özel hastanelerdeki muayene ve tedavi masrafının bir kısmını devlet karşılamaya başladı, böylece hasta isterse ücret farkı ödeyerek özel hastaneye gidebilir hale geldi. Kamu hastaneleri ise dışarıdan hizmet satın almaya başladı, yani taşeron sistemine geçildi. Bunun ilk adımı tıbbi görüntüleme cihazlarıyla atıldı. Türk Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Hazırolan işleyişi şöyle anlatıyor:
“Bir hastaneye tomografi veya MR cihazı alınacaksa ihaleye çıkılıyor. Katılan firmalar çekim başına fiyat veriyor. Eğer şartnamede raporları da o firma yaptıracak diye bir madde varsa ya dışarıdan doktor getiriliyor ya da çeşitli yerlere gönderip rapor yazdırılıyor. Rekabet yoğun olduğu için her geçen gün fiyat düşüyor. Bir devlet hastanesinin ihtiyacını görecek ortalama bir MR cihazı bir milyon Avro’dan başlar. İşletim ücretleri, teknisyen, doktor maaşıyla bayağı yüksek bir meblağ. Firma ihaleyi alabilmek için 20-30 liraya çekeceğim dediği zaman cihazın kapasitesi günde 50 hastaysa, çok daha fazla çekmesi lazım ki kârlı çıksın.”
“Kaliteli bir MR çekimi 20 dakikadan aşağı sürmez” diyen Prof. Tuncay Hazırolan “24 saat kesintisiz çalışan bir cihazla en fazla 80 çekim yapılabilecekken Türkiye’de bu sayı 150’nin üzerinde. Bu da kalitesiz tetkik sayısının artmasına neden oluyor. Ayrıca aşırı talep nedeniyle hasta aylarca sıra bekliyor. İlerleme riski olan bir hastalık için bazen geç kalınmış oluyor.” ifadelerini kullanıyor.
‘RAPORUN KİMİN YAZDIĞI MEÇHUL’
“Teleradyolojide raporu kimin yazdığı meçhul” diyen Prof. Funda Obuz da endişeli: “Uzmanlık eğitimini de olumsuz yönde etkileyen bir durum bu. Radyoloji bir bütündür, hem iyi tetkik yapacaksınız hem de onu doğru yorumlayacaksınız. Bu ikisi bir arada olmazsa hatalı sonuçlar çıkabilir. Hastalarımıza nitelikli bir sağlık hizmeti veremeyiz. Taşeron firmaların kendi özel teknisyenleri var, biz onlara pek müdahale edemiyoruz. Hizmet alımı modeli, örneğin şehir hastanelerinde laboratuvarlara, patolojiye de uygulanmaya başladı.”
Sağlık Bakanlığı’nın 2017’de güncellenen verilerine göre Türkiye MR çekiminde dünya birincisi; bin kişide 174 görüntüleme kayıtlara geçmiş. BT’de ise, İsrail’den sonra ikinci; bin kişi başına çekilen BT sayısı 205. MR ve BT çekimi ABD’de bin dolar, Almanya’da 500 euro, Türkiye’de ise 70 lira.
‘PERFORMANS SİSTEMİ BUNA YOL AÇIT’
Görüntüleme cihazlarına bu kadar yoğun başvurulmasının tek nedeni taşeron uygulaması değil. Prof. Tuncay Hazırolan, performans sisteminin buna yol açtığını söylüyor:
“Doktorlar çalıştığı kadar para alıyor. Üst limit yok, ne kadar çok hasta bakarsanız ona göre maaşınız artıyor. Bir klinisyen doktor, dünya standardına göre günde 20-30 hasta muayene eder. Türkiye’de bunu yapan hekim üç birim maaş alıyorsa kapı komşusu 150 hastayı değerlendiriyormuş gibi yapıp 15 birim alabiliyor. Böyle olunca herkes fazla hasta bakmış gibi yapmaya başladı. Yeterince klinik bilgi alamadan ve muayene etmeden karnı ağrıyana ultrason, öksürene tomografi, başı ya da beli ağrıyana MR yazıldığı için tetkik sayılarında patlama oldu. Hasta şikâyetini söylüyor, doktor direkt olarak laboratuvar tetkiki ve görüntüleme istiyor, sonra da sonuçlara göre ilaç yazıyor. En önemli basamaklar olan ve doktorun kalitesini belirleyen hikâye alma, muayene etme ve ayırıcı tanı yapma basamakları ortadan kalktı! Bu basamaklar doğru uygulansa çoğu kez MR veya tomografiye ihtiyaç olmayacak. Çekilen 150 MR veya BT’den 120’si gereksiz.”
‘TEDAVİ YAPMAYI BİLEN AMA TANI KOYMAYI BİLEMEYEN DOKTORLAR ÇOĞALIYOR’
Geleceği de etkileyecek olan başka bir soruna daha işaret ediyor Prof. Hazırolan:
“Genç doktorlar muayene etmeyi unuttular ya da hiç öğrenemediler. Tedavi yapmayı bilen ama tanı koymayı bilmeyen doktorlar çoğalıyor, doğrudan hasta şikâyetine göre tetkik istiyor. Bir süre sonra ‘Yeterli muayene yapın’ denildiğinde bunu yapamayacak doktorlarla karşılaşacağız.”
İsminin yazılmasını istemeyen bir başka radyoloji uzmanı, “Halk da alıştı buna ve geri dönüşü olmayan bir yola girildi. Sağlık Bakanlığı da farkında ama oradan dönmek kolay değil” diyor. Radyoloji Derneği’ne göre yapılması gereken şey, bir doktor günde kaç hasta bakabilir, kaç rapor yazabilir, bunun belirlenmesi ve performans sisteminin kaldırılması.